LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Pir Sultan'ın Gerçek Kimliği
 

Pir Sultan'ın Kimliği

 

         Hayatını inandığı ilkelere bağlı kalarak yönlendirmiş ve bu erdemli hayatı şehitlikle süslemiş nadir insanlardan biridir Pir Sultan Abdal. Yönünü hakka dönen ve vicdanında adalet terazisini bozmayan herkes Pir Sultan Abdal’ı ve onun inandığı  değerler etrafında ki erdemli ve onurlu duruşunu takdir eder.

            Pir Sultan Abdal’ı anlamak demek, onun bu erdemli duruşunun altyapısını bilmek demektir. Onun ne hissettiğini, davranışlarına temel olan düşünceleri, duyguları anlamak demektir. Yani kısaca Pir Sultan Abdal’ı anlamak, ‘Pir Sultan Abdal’ı Pir Sultan Abdal yapan değerler nedir?’ sorusunun cevabıdır. Ve bu soruya en iyi cevabı verecek olan yine kendisidir Pir Sultan Abdal’ın.

 

         Dini

 

Pir Sultan Abdal her şeyden önce bir Müslüman, bir Muhammedîdir. İslam dinine tabidir. Hz. Muhammed’in peygamberliğine, Allah’tan vahiy aldığına inanır.

‘Muhammet dinidir bizim dinimiz

            Cibril Emindir hem rehberimiz

            Tarikat altından geçer yolumuz

            Biz müminiz, mürşidimiz Ali’dir.’

           

‘Muhammet bizimdir, Ali bizimdir

            Erkanı bizimdir, yolu bizimdir’

Bazen de İslam dininin adını açıkça zikreder:

            ‘Muhammet kılavuz mahşer yerinde

            İslam’ın sancağın çeken Ali’dir’

 

         Şeriat

 

Ona göre şeriatın göğe çekilmesi alemin zulüm ile yakılmasıdır. Çünkü şeriat, yani Muhammedî adalet ve yönetim biçimi insan onurunu ayaklar altına almayan yegane yönetim ve yaşam biçimidir.

            ‘Şeriat göğe çekildi

            Yüz suyu yere döküldü

            Âlem zulm ile yakıldı

            Kıyametten işaret var’

 

         Kur’an

 

Pir Sultan Abdal Kur’ana bağlıdır. Kur’ana iman etmiştir, Onda yazılan her şeyi kabul etmiş, özümsemiştir. Öyle ki, Kur’anı ortaya koyarak insanlara meydan okumaktadır.

            ‘Pir Sultan’ım Haydar heman

            Dağları bürüdü duman

            İşte İncil, işte Kur’an

            Seçebilirsen gel beri’                  

 

         Mezhebi

 

Kendi şiirlerinde Pir Sultan Abdal, defalarca Şianın Caferi mezhebine mensup olduğunu yineler. Defalarca On iki İmamları zikreder; o hazretlerin önünde saygıyla eğilir.

            ‘Biz Muhammet Ali kullarındanız

            Nesl-i Al-i Aba soylarındanız

            İmam-ı Cafer’in mezhebindeniz

            Server Muhammet’e peymana geldim.’

            ‘Senin aşıkların semaın tutar

            Kadir geceleri şemalar yanar

            Mezhebim İmam Cafer’e uyar

            Gel dinim imanım, İmam Hüseyin’         

            ‘Didar defterine geçtim

            Münkir münafığı seçtim

            Mezhepte Cafer’e düştüm

            Firdevs-i âlâ içinde’

   Pir Sultanda Peygamber Sevgisi

 

         Bilinen bir gerçektir, İslam’ın öz olduğu, sevgi olduğu, aşk olduğu... Öyle ki, Allah bile Resulü Hz. Muhammet’e ‘habibim’ diyerek hitap etmektedir. Çünkü iman sevgidir ve biz Allah’a bir adım atarsak, O bize yüz adım atar. Acaba Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin nasıl seviyordu Peygamberi. Peki ya, Ali’nin sadık taraftarları nasıl severdi aziz İslam peygamberini? Ki onlar değil miydi, İslam’ı içselleştiren, bir yaşam biçimi olarak benimseyen? Sevginin bu kadar yüceltildiği ve içselleştirildiği bir dinin mensubu olarak Pir Sultan Abdal sevmez mi Allah’ın habibim dediği Hz. Muhammet’i?

         Pir Sultan Abdal, bir Muhammedîdir; bu onun için bir iftihar ve üstünlük vesilesidir. Müslüman olmaktan, Hz. Muhammet’in getirdiği dinin ilkelerine sarılmaktan onur duymaktadır, Pir Sultan Abdal. Bunun içindir ki, şöyle anlatmaktadır Hz. Muhammet’in getirdiği dine bağlılığını.

 

‘Din Muhammet dini, taptığım tapı

Yıkılır mı Hakk’ın kurduğu yapı’

‘Muhammet dinidir, bizim dinimiz

Tarikat altından geçer yolumuz’

‘Mürşidim Muhammet buldum yolumu’

‘Muhammet Ali’nin kurduğu yola

Kalmamış sıdkile nazar kılıcı’

 

Şiirlerinde defalarca Hz. Muhammet’ten bahseder; Onu anlatır;


         Peygambere karşı duyduğu coşkun sevgiyi mısralarla dile getirir. Kimi zaman sabahın seherinde coşa gelir dağlarla, güllerle, sularla, yüreğiyle... Muhammet’i çağırır; kimi zaman günahlarından dertlenir ve Muhammet’e imdada gider.

 

            ‘Karlı dağlar gibi yığdım günahı

            Ya Muhammet sana imdada geldim’

 

         Pir Sultan Abdal’a göre Hz. Muhammet temizliktir. Sadece ruhen değil, bedenen de temizdir Hz. Muhammet. Üstelik Onun temizliği sadece kendisini temizlemesinden değil, bizahiti kendisinden, kendi vücudundandır. Öyle ki Muhammet’in teri gül kokusudur, hem de ak gül kokusu.

 

‘Gül kokusu Muhammet’in teridir’

 

‘Ak gül Muhammet’in alın terinden

Kerem Muhammet’ten, mürvet Ali’den’

 

Pir Sultan Abdal, Hz. Muhammet’ten bahsederken nur kelimesini sıklıkla kullanır.

 

‘Nebi Medine’de, Musa Tur’dadır

Muhammet’in nuru kimdedir aşık’

‘Muhammet miraçtan indi

Ali’m nur ile boyandı’

 

‘Halil Kabe’yi yapınca

İslam dinine tapınca

Gökten Muhammet kopunca

Nur aleme dolu geldi’

 

         Kimi zaman Pir Sultan Abdal, Hz. Muhammet’i annesi Hz. Amine’nin verdiği isimle çağırır. Ahmet der O hazrete. Hz. Muhammet sevilmelidir, çünkü Allah, Muhammet’i nurdan yaratmıştır ve insan olan Onun getirdiği dinin ilkelerine sarılarak nura çevrilir.

 

            ‘Mevlam çün yarattı Ahmed’i nurdan

            İnsan olan gelir, nura çevrilir.’

 

            Pir Sultan Abdal’a göre Muhammet gönlümüzün aynasıdır, Ona salavat getirmekle dualar kabul olur.

           

‘Muhammet’tir gönlümüzün aynası

            Salavat ver kabul olsun dilekler’

‘Durma Muhammet’e salavat getir’

 

 Muhammet aşktır, aşkın kitabını insanlara açıklar; Allah’ın birliğinin en büyük davetçisidir.

 

            ‘Melamet hırkasın giydim eynime

            Hakkın birliğini koydum kalbime

            Aşkın kitabını aldım elime

            Ya Muhammet sana imdada geldim’

           

         Dünyada gönül verdiği Muhammet ve Ali’dir; adına, şanına kurbandır Pir Sultan Abdal, Muhammet ve Ali’nin.

 

‘Bu dünyada benim gönül verdiğim

Birisi Muhammet, birisi Ali

Adına, şanına kurban olduğum

Birisi Muhammet, birisi Ali’

 

         Pir Sultan Abdal, çoğu yerde Hz. Muhammet ile Hz. Ali’nin isimlerini yan yana ve bazı kereler tek bir isim imiş gibi kullanır. Çünkü İslam’ı Hz. Muhammet getirmiş ve Hz. Ali de İslam’ı korumakla görevlendirilmiştir.

 

‘Ay Ali’dir, gün Muhammet’

‘Tenimiz Muhammet, canımız Ali’

‘Rehber Muhammet’tir, mürşit Ali’dir’

 

         Pir Sultan Abdal, Hz. Muhammet’in hadislerinde geçen Kevser Havuzu’ndan da bahseder ve Kevser şarabını Muhammet ile Ali’den içtiğini söyler.

 

‘Dolu kevserleri bize içtiren

Birisi Muhammet, birisi Ali’

 

         Kur’an’ın nasıl vahiy edildiğini ve nasıl toplatıldığını Pir Sultan Abdal şöyle dile getirmektedir.

 

‘Pir Sultan’ım eydür şad olup güldü

Kabe-i şeriften bir nida geldi

Hakk’ın emri ile dört kitap indi

Okuyan Muhammet, yazan Ali’dir’

 

         Bu yazıyı, yine Pir Sultan Abdal’ın güzel bir şiiri ile tamamlayalım.

 

‘Ey yezit bizlerde kıl-ü kal olmaz

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

Tarikat ehline mezhep sorulmaz

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Eğnimize kırmızılar giyeriz

Halimizce her manadan duyarız

İmam Cafer mezhebine uyarız

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Her kimin çerağın yaksa Hakk yakar

Mümin olanları katara çeker

Aslımız On iki İmama çıkar

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Muhammet Ali’dir kırkların başı

Anı sevmeyenin nic’olur işi

Atalım yezide laneti, taşı

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Biz tüccar değiliz alıp satmayız

Erkandır yolumuz yoldan sapmayız

Karnımız geniştir, biz kin tutmayız

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Baharda açılır gonca gülümüz

Ol dergaha doğru gider yolumuz

On iki İmamı okur dilimiz

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz

 

Pir Sultanım eydur, erenler gani

Evveli Muhammet, ahiri Ali

Onlardan öğrendik erkanı yolu

Biz Muhammet Ali diyenlerdeniz


Pir Sultanda Allah İnancı

 

         Pir Sultan Abdal’ın şiirlerini az veya çok okuyan herkes onun şiirlerinde Allah’tan yüzlerce kez bahsettiğini bilir. Bunu görmemek için insanın ya kör yada anlama özürlü olması gerekir. Biz de bu kısa makaleyi kaleme alırken gördük ki, Pir Sultan Abdal’da Allah inancını açıklamak bu kısa makalenin işi değil, bu konuyu bu kısa makalede açıklamak neredeyse imkansız. Pir Sultan Abdal’ın şiirlerini incelediğimizde Onun gerçekten bilgi ve sevgi temeline dayalı sağlam bir Allah inancına sahip olduğunu görürüz. Pir Sultan Abdal’ın düşünce ve duygu dünyasında Allah denince ilk gözümüze çarpan aşktır, bağlılıktır.

            Pir Sultan Abdal her şeyden önce tek tanrı inancına sahiptir, Allah’ı birler. Ama onun birlemesi sayıya dökerek birlemek değildir. Çünkü O şiirlerinde birlik ve teklik sıfatlarını bir arada kullanır.

            ‘Benim bir tek Allah’ım var

Şaha padişaha değil’

            Şiirlerinde çoğu kere Allah’a hiç kimseyi eş koşmaz, koşanları da kınar. O sağlam bir tevhit inancı üzerine bina etmiştir yüreğini. Öyle ki Allah’tan başka hiç kimseye minnet etmez.

            ‘Bir Allah’a yalvarırım

Şaha padişaha değil’

            Hiçbir zaman Allah’tan başka yardımcı istemez, düşmanlarına karşı sadece Allah’tan yardım ister, Ona yalvarır. Düşmanlarının zulmüne ahı ile karşı koyar; düşmanlarının tuğlu padişahlarına karşı Allah’tan aldığı güçle karşı durur.

‘Hızır Paşanın zulmü var ise

Ne yapayım benim de bir ahım var

Senin tuğlu padişahın var ise

Benim arkam kalem bir Allah’ım var’

            Pir Sultan Abdal, Allah’ı sevmektedir, fakat Ondan korkmaktadır da... İşte O sevgi ile korku arasındaki ince espriyi yakalamış ve gerçek bir mümin olmanın yolunu tutmuştur.

‘Hakkı seven aşık geçmez mi candan

Korkarım Allah’tan korkum yok senden’

            Bazen de Allah’ın birliği ile Muhammet’i ve Ali’yi anar ve Muhammet Ali katarının temel taşını Allah’ın birliği olarak sunar. İnsanları Allah’ın birliğine ve Muhammet Ali katarına davet eder. Çünkü hak yani gerçek olan Muhammet Ali katarında, Muhammet Ali dergahındadır.

‘Allah bir Muhammet Ali’dir Ali

Gel Muhammet Ali katarına gel’

 

‘Allah birdir, hak Muhammet Ali’dir

Gel Muhammet Ali dergahına gel

Bu yol Hakk Muhammet Ali yoludur

Gel Muhammet Ali dergahına gel.’

Pir Sultan Abdal bir Hakk aşığıdır, bir Hakk erenidir. Onun için bu dünyada yaşamak demek ancak Allah’ın sevgisini kazanmak uğrunda verilen mücadele ve ödenen bedel demektir. Ne olursa olsun O yolundan, yani Allah’ın sevgisini kazanmak için verdiği mücadeleden vazgeçmeyecektir. Çünkü Ona göre yolundan dönmek, bu mücadeleden vazgeçmek mahrum kalmaktır. Defalarca belirtildiği gibi ‘Seni bulan ne kaybetmiş ve seni kaybeden ne bulmuş?’

‘Koyun beni Hak aşkına yanayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Yolumdan dönüp de mahrum mu kalayım

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Ama Allah’a kulluk etmenin de şartları, esasları vardır. Allah’a kulluk edecek, Allah’ın sevgisi için çalışacak kişi ilk önce benlik perdesini yırtmalıdır. Çünkü benlik ile Allah’a kulluk etmek mümkün değildir ve benlik perdesi ancak Muhammet Ali katarında yırtılır.

‘Benlik ile Hakk’a kulluk olunmaz

Gel Muhammet Ali katarına gel.’

            Çok kere Allah’a yalvarır, kendi yolundan, sevgisinden ayrı düşürmemesi için Pir Sultan Abdal.

‘Allah medet ya Muhammet ya Ali

Bizi dergahından eyleme cüda’

            Çünkü Pir Sultan Abdal, Allah’tan, Muhammet’ten ve Ali’den başka bir şey bilmez, ve özünü başka bir şeye salmaz. Onun için ne varsa Allah’tır, Muhammet’tir ve Ali’dir.  ‘Her ne var ise aşk imiş alemde’

‘Ben gayrı nesne bilmezem

Allah bir Muhammet Ali

Özümü gayra salmazam

Allah bir Muhammet Ali’

            Pir Sultan Abdal’ın özlediği dünya Hz. Ali’nin adalet anlayışının her yerde hakim olduğu, hiç kimsenin kimsede zerre kadar dahi hakkının kalmadığı, insanın insana kulluk etmediği, bütün bireylerin özgürleşerek yaşadığı erdemli ve şerefli bir dünyadır. Bunun için Hazret-i Ali’nin devri yürümeli, yeryüzünde adaletin ve özgürlüğün liderleri olan On iki İmamların öcü alınmalı, din aşkına kılıç çalınmalı ve bütün münafıklar, ikili oynayanlar yeryüzünden kazınmalıdır.

            ‘Hazret-i Ali’nin devri yürüye

            Ali kim olduğu bilinmelidir

            Alay alay gelen gaziler ile

            İmamların öcü alınmalıdır

 

            Kendin teslim eyle bir ser çeşmeye

            Er odur ki yarın senden şaşmaya

            Bir münafık bin gaziye düşmeye

            Din aşkına kılıç çalınmalıdır.’

            Ama her şeyden önce Allah’a tevekkül edilmelidir. Çünkü sonuç Allah’a aittir ve müminler zaferle değil, gayretle mükelleftirler. Müminlerin bir olması, münkire kılıç çalması ve Hüseyin’in kanını alması ancak Allah’a tevekkül etmekle mümkündür.

‘Gelin canlar bir olalım

Münkire kılıç çalalım

Hüseynin kanın alalım

Tevekkeltü tealallah’

            Allah’ın rızasını ve sevgisini hayatının merkezine koyan Pir Sultan Abdal, nihayet garip canını Allah’a teslim eder ve her şeye rağmen kendi ilkeleri ile yaşamayı sürdüren nadir insanlardan biri olarak tarihin o temiz ve pak sayfalarında yerini alır.

‘Pir Sultanım arşa çıkar ünümüz

O da bizim ulumuzdur, pirimiz

Hakka teslim olsun garip canımız

Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan’

            Ona selam olsun!

 
  27.12.2009 212632 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol