LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Konuşan Kur'an (İmam Ali'nin kitapları)
 
"> 


Eserin Adı:

KONUŞAN KUR’AN

 

Yazarlar:

                      Muharrem Uçan   &   Ümit Atlı

 

Dizgi

Muharrem Uçan

 

Son Okuma

Kemal Küntaş

 

1.Basım: Haziran 2008

 

E-Mail: tuva_tayyar@hotmail.com                       huseyn_esedi@hotmail.com

 

 

ÖNSÖZ
 
Bismillahirrahmanirrahim
(Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın adıyla)
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
" Ali'yi zikretmek (anmak) ibadettir."
(İbni Kesir "El Bidaye Ve'n Nihaye", c.7, s.357 
İbn-i Asakir "Tarih-i Dımaşk", c.2, s.408
Suyuti "Cami'us Sağir", c.1, s.583 
Münavi "Künnüzü'l Hakaik", c.1, s.134 
Kunduzi "Yenabiu'l Mevedde, s.180 
Münavi "Faydü'l Kadir" ,c.3, s.565
Menakıb-ı havarezmi, s.261 
Müttaki "Kenzu'l Ummal", c.12, s.201 
Hemadani "Meveddetu'l Kurba", c.7, s.311 
Nebehahani "Fethu'l Kebir", c.2,   s.120  
Menakıb-ı Meğazili, s.206…)
 

İmam Ali'nin değeri bu kadar büyükken bazı gruplar bilerek, bazıları zorla ve bazıları da habersiz kaldığından O hazreti tanıyamamıştır. Bazı gruplar ise; O’nu gerektiği gibi tanımakta aciz kalmışlardır. Biz düşündük ki, O hazreti anlamanın yolları bizim yorumlarımıza kalmamalı. O’nun ve Peygamberimiz (O’na ve ailesine salat ve selam olsun) hakkındaki her şeyi onların kendileri ve onlara en yakın olan ailesinden öğrenmek gerekir. Bu konuyla ilgili yazılanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. (Tabi ki bu bizim bildiğimiz eserlerin sınırıdır) İmam Ali hakkında yazılan -hadis derleme yoluyla- hadislerin, bizzat İmam Ali’ye ait olduğu ispatlanan eser Nehcu'l Belaga'dır. İsmi Arapça olan ve Türkçe’ye kazandırılan bu eserin isminin yaklaşık Türkçe’si “en güzel sözlerin toplandığı kitaptır.” Biz kitabı yazıya döken Seyyid Razi'nin kitabın önsözünde (mukaddimesinde) bahsettiği "Ben sadece hadisleri bazı ana başlıklar altında topladım. Yani hutbeler, mektuplar ve kısa sözler ayrıntılı olarak konulara inmedim " diyordu. Biz de Seyyid’in bahsettiği konuyu inceledik ve bu kitaptaki konuların bir kısmını (yani kitabı ilgilendiren kısmını) ayrıntılı konulara döktük. İnşallah bu bahsedilen kitabın daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Çünkü sizleri sözlerinin bizzat İmam Ali'ye ait olduğu herkes tarafından kabul edilen bu kitabı baştan sona kadar okumanızı tavsiye ediyoruz. Tabi ki sadece bu kitaptan değil! Her cümlesinde Ehl-i Beyt kokusu gelen diğer güvenilir kitaplardan da yararlandık ve belki de ilk defa olarak İmam Ali (O’na salat ve selam olsun)'nin kitapları başlığı altında, İmam Ali'nin (as) yazmış olduğu bazı kitaplardan, hadislerde geçen bazı örnekleri size sunuyoruz.  Aynı zaman da İmam Ali'yi en iyi tanıyan kişinin Peygamberimiz ve kendisi olduğunu göz önüne alarak Peygamberimiz’in dilinden Ali ve Ya Ali bölümleri açtık. Aynı zaman da kendi dilinden İmam Ali bölümünde İmam Ali’nin kendisi ve Ehl-i Beyt için söylediği sözlere yer verdik. İmam Ali'nin tıbbı, İmam Ali'nin ruhi ve cismi rahatsızlıklara dair sözleri bulunmaktadır. Elimizden geldiğince İmam Ali'nin değişik yönlerini ortaya koymaya çalıştık. Hatalarımız olmuşsa bağışlanmasını dileriz. Başarı ancak Allah’tandır.

 

 

“Yarab, reh-i aşkında beni Şeyda kıl,

Ahkam-ı ibadat-ı bana icra kıl.

Nezzare-i sun’unda gözüm bina kıl.

Evsaf-ı Habib’inde dilim guya kıl.”

Anlamı:

“Yarab, beni aşkının yolunda divane kıl,

İbadetin hükmünü bana icra et yarab.

Kudretine bakarken gözümü görür eyle,

Habib’inin vasfında dilimi söylet yarab!”[1]

KONUŞAN KUR'AN

 

“Konuşan Kur'an” ismini kitaba vermemizin başlıca sebebi Allah'ın Kur’an'da ki şu ayetidir "Andolsun yıldıza inerken, arkadaşınız ne saptı, ne de ayrıldı, kendi arzusuna göre konuşmaz, sözü ancak vahyedilenden ibaret." (Necm -Yıldız- Suresi 1-4 Ayetler)

Bu ayet gereği peygamberimizin, Konuşan Kur'an olduğu sabit olmuştur. Bu konuyu inkâr eden Kuran’ı inkâr etmiş ve Kuran’ı inkâr eden de Allah’ı tanımamıştır. Peygamberimizden nakledilen hadislerde (en güvenilir kaynaklar da) Peygamberimiz İmam Ali'ye: Hz. Ali (O’na salat ve selam olsun), Hayber'i fethederek Resulullah'ın (O’na ve ailesine salat ve selam olsun) yanına geldiğinde, Allah Resulü ona şöyle buyurdu: "Ümmetimden bazı gruplar, senin hakkında Hıristiyanların Mesih İsa b. Meryem (a.s.) hakkında dediklerini diyecek olmasalar, senin hakkında öyle bir söz söylerdim ki, yanından geçtiğin her topluluk, ayaklarının altındaki toprağı ve abdest suyunun fazlalığını şifa için alırlardı. Ancak senin (faziletinde) şu kadarı yeterlidir ki sen bendensin, ben de senden; sen benden miras alırsın, ben de senden ve sen bana Harun'un Musa'ya olan nispetini taşıyorsun; sadece sen peygamber değilsin. Sen benim borcumu ödersin ve benim sünnetim üzere savaşırsın. Hiç şüphesiz sen, yarın (Mahşer gününde, kevser) havuzu başında benim halifem olacaksın.[2]

Başka bir hadiste ise şöyle diyor: "Rabbimin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münacat etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali'ye öğrettim; O, benim ilmimin kapısıdır."[3]

Yani sabittir ki Peygamber öğrendiği her şeyi İmam Ali'ye öğretmiştir. Bu da gösteriyor ki, İmam Ali de tıpkı Peygamberimiz gibi Konuşan Kur'an'dır. Aynı zaman da delilleri tamamlamak için hiç yalan söylememiş olan Peygamberimizin kardeşi İmam Ali'nin sünni Süleyman Kunduzi’nin Yenabiu'l Mevedde kitabında şu hadisi mevcuttur. İmam Ali (as) buyurdu:” Ben Natık (konuşan) Kur’an’ım.”[4]

 

 
 
“Eser-i Nur-i Mustafa’yı görün,
Hatem-i hayl-i Enbiyayı görün,
Nur-i zatı çerağ-ı alemdir,
Ab-i ruyi şefi-i Ademdir.”
Anlamı:
“Mustafa’nın nurunun siz eserini görün,
Enbiya hateminin Arş’ta yerini görün,
Onun zatının nuru bir kandildir aleme,
Yüzünün suyu şefaat edicidir Adem’e!”[5]
 
 
 
 
 

“İMAM ALİ, RESULULLAH’IN (SAA) KARDEŞİDİR”

Selman-ı Farisi, Resulullah’tan (saa) şöyle duymuştur:

“Hiç şüphesiz, benim kardeşim, vezirim ve kendimden sonraya bıraktığım en iyi kimse, Ali b. Ebi Talib’dir.”[6]           

Resulullah (saa) şöyle buyurdu:

“Ya Ali, Allah-u Teala, bana bir kardeş ve vasi tutmamı emretti. O halde sen benim kardeşim, vasim ve ehlim üzerindeki halifemsin; hem hayatımda, hem de vefatımdan sonra. Sana uyan, bana uymuştur; senden yüz çeviren, benden yüz çevirmiştir; sana kafir olan, bana kafir olmuştur ve sana zulmeden, bana zulmetmiştir. Ya Ali, sen bendensin ve ben de sendenim. Ya Ali, sen olmasaydın nehir ehliyle (Nehrevan halkıyla) savaşılmazdı.”

Hz Ali (as) diyor ki: “Ben, ya Resulullah, nehir ehli de kimdir? Diye sorduğumda şöyle buyurdu:

‘Onlar öyle bir topluluktur ki, okun yaydan çıkıp gittiği gibi İslam’dan çıkarlar.”[7]

Nehir ehlinden kasıt İmam Ali (as)’ın en son savaştığı düşmanları Nehrevan ashabıdır. Bunların başı Hurkus b. Zuheyr’dir. Sıffin savaşında İmam Ali (as)’ın ordusunda iken Amr b. As’ın (Allah’ın laneti ona olsun) emriyle Şamlıların Kuran’ı mızraklara takıp “Hüküm ancak Allah’ındır diye seslenmeleri üzerine İmam Ali (as)’a isyan edip Onu kâfirlikle suçlamışlardır. Bunlara Harici denildi. İmam Ali (as)’ın katili ve İmam Hasan (as)’a suikast düzenleyenler bunlardandı. İmam Ali (as)’ın katili Abdurrahman b. Mülcem Nehrevan’da kurtulan on kişiden biriydi. İmam Ali (as) nehrevan savaşında bir feryatla Hurkus’un cehennem’e gitmesini sağlamıştır. İmam Hüseyin (as)’ın mübarek başını kesen Şimr b. Zilcuvşen (Allah Ona lanet etsin) ilk önceleri haricilerin önde gelenlerindendi. Sonradan Emevilere katılıp Muaviye’nin sonra da oğlu Yezid’in (Allah’ın laneti onlara olsun) en büyük yardımcılarından olmuştu. Yine Haricilerden Eş’as b. Kays Kindi de İmam Ali (as)’ın katili İbn-i Mülcem’e kılıcı verendir. Bu adamın kızı İmam Hasan (as)’ın eşiydi. Cude isimli bu kadın babasının ve Muaviye’nin vaatlerine kanarak İmam Hasan (as)’a ihanet ederek İmam Hasan (as)’a zehir vermiştir. Bilinmelidir ki bu hariciler Peygamberimizin (saa) (kitapta da mevcuttur) hadislerinde Kafirler, Ok’un hedeften çıktığı gibi dinden çıkmışlardır. İmam Ali (as) bunlar hakkında Hakka ulaşmak isterlerken batıla varanlar diye tanıtmıştır.

İmam Cafer Sadık’tan; Resulullah (saa) Hz Ümmü Seleme’’ye şöyle buyurdu:     

“Ey Ümmü Seleme, dinle ve şahit ol ki, bu Ali b. Ebi Talib, dünyada da benim kardeşimdir, ahrette de. Ey Ümmü Seleme, dinle ve şahit ol ki, bu Ali b. Ebi Talib dünyada da benim vezirimdir, ahrette de. Ey Ümmü Seleme, dinle ve şahit ol ki, bu Ali b. Ebi Talib, dünyada da benim sancağımı taşıyandır, ahrette de. Ey Ümmü Seleme, dinle ve şahit ol ki, bu Ali b. Ebi Talib, benden sonra, benim vasim ve halifemdir; vaatlerimi yerine getirendir ve havuzumu koruyan (layık olmayanları yaklaştırmayan) kimsedir. Ey Ümmü Seleme, dinle ve şahit ol ki, bu Ali b. Ebi Talib, Müslümanların efendisi, muttakilerin imamı, yüzü akların önderi ve nakisler (biatini (yeminini) bozanlar), marikler (dinden çıkanlar) ve kasitler (zalimler) ile savaşacak kimsedir.”

Ümmü Seleme diyor ki: “Ben nakisler kimlerdir ya Resulullah? Diye sorduğumda şöyle buyurdu:

“O kimselerdir ki Ali ile Medine’de biatleşir (yeminleşir), ama Basra’da biatlerini bozarlar.”

“Peki Kasitler kimlerdir?” dediğimde, şöyle buyurdu:

“Muaviye ve onun Şam ehlinden olan yandaşları”

“Marikler kimlerdir?” dediğimde ise,

“Nehrevan ashabıdır (hariciler) buyurdu.”[8]

Resulullah (saa) İmam Ali’ye şöyle buyurdu:

            “Ya Ali, sen benim kardeşimsin, ben de senin; ben nübüvvet (peygamberlik) için seçilmişim ve sen İmamet için; ben tenzil (kuran’ın inişi) sahibiyim, sen ise Te’vil (Kuran’ın açıklaması) sahibi. Ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ya Ali, sen benim vasim, halifem, vezirim, varisimve evlatlarımın babasısın; senin taraftarların benim taraftarlarımdır; sana yardım edenler bana yardım edenlerdir; senin dostların, benim dostlarımdır ve senin düşmanların, benim düşmanlarım. Ya Ali, sen yarın (mahşer gününde), havuz başında benim arkadaşım olacaksın ve sen makam-ı mahmud’da da benim arkadaşımsın. Sen dünyada benim sancaktarım olduğun gibi, ahrette de benim sancaktarım olacaksın. Hiç şüphesiz seni seven, saadete kavuşur ve sana düşman olan, bedbaht olur. Melekler, zikri mukaddes Allah’a senin muhabbet ve velayetinle yakınlaşırlar. Allah’a ant olsun ki, gökte seni sevenler, yerdekilerden daha fazladır. Ya Ali, sen benim ümmetimin emini ve benden sonra onların üzerine Allah’ın hüccetisin; senin sözün, benim sözüm; senin emrin, benim emrim; senin itaatin, benim itaatim; senin engel olman, benim engel olmam; senin sakındırman, benim sakındırmamdır ve sana karşı gelmek bana karşı gelmektir. Senin hizbin (taraftarın), benim hizbimdir ve benim hizbim Allah’ın hizbidir.[9] “Kim Allah’ın, Resulünün ve iman edenlerin velayetini kabul ederse, (bilsin ki) hiç şüphesiz galip gelecek olanlar Allah’ın hizbidir.”   (Maide suresi, 56)

 

 

HER KİM ALİ’Yİ SEVERSE

Şeyh Ebu Cafer Taberi’den naklen;

Rasulullah (saa)’ye Hz. Ali (as) hakkında bir şeyler söyleyince gazaplanarak şöyle buyurdu: “Makamı benim makamım gibi biri hakkında nasıl böyle konuşurlar:

“ Her kim Ali’yi severse, beni sevmiştir. Beni sevenden Allah razı olur ve Allah razı olduğuna cenneti verir.

 Her kim Ali’yi severse, Allah onun namazını, orucunu, ibadetini ve ettiği duaları kabul eder.

 Her kim Ali’yi severse, melekler onun marifeti için dua ederler. Cennetin kapıları açılır ve istediği kapıdan hesapsız olarak içeri girer.

 Her kim Ali’yi severse, dünyadan gitmeden önce Kevser havuzundan içer ve Tuba ağacı meyvelerinden yer ve cennetteki yerini görür.

  Her kim Ali’yi severse, Allah ona ölüm acılarını azaltır ve kabrini cennet bağlarından bir bağ olarak karar kılar.

Her kim Ali’yi severse, Allah ona bedenindeki bütün damarlar sayısınca huriler verir ve yakınlarından seksen kişiye şefaat eder ve bedenindeki tüyler sayısınca cennette şehirler verir.

            Her kim Ali’yi severse, Allah ona ölüm meleğini gönderdiğinde dostça yaklaşmasını emreder ve nekir ve münker meleklerinin cefasından korur ve kalbini nurlandırır ve yüzünü aydınlatır.

Her kim Ali’yi severse, Allah kendi arşının altında hret ve şehitlerle beraber gölgelendirir.

Her kim Ali’yi severse, Allah onu cehennem ateşinden kurtarır.

Her kim Ali’yi severse, yaptığı iyilikler kabul olur ve hataları affolunur ve cennette şehitlerin efendisi Hamza ile beraber olur.

 Her kim Ali’yi severse, hikmet onun kalbine yerleşir, doğru söz onun diline akar ve Allah rahmet kapılarını ona açar.

Her kim Ali’yi severse, göklerde ona “Allah’ın yeryüzündeki esir kulu” denir.

 Her kim Ali’yi severse, arşın altından bir melek ona şöyle seslenir: Ey Allah’ın kulu! Amellere yeniden başla. Allah tüm günahlarını affetti.

Her kim Ali’yi severse, kıyamet sahnesinde yüzü tıpkı dolunay gibi parlayacaktır.

Her kim Ali’yi severse, Allah keramet tacını onun başına koyacak ve keramet elbisesini giydirecektir.

Her kim Ali’yi severse, sırat köprüsünden şimşek gibi geçecektir.

Her kim Ali’yi sever ve velayetini kabul ederse, Allah ona cehennemdem beraat (kurtuluş) ve sırattan geçiş ve azaptan güven beratı verecektir.

 Her kim Ali’yi severse, ona divan açılmaz ve mizan kurulmaz ve ona; cenete hesapsız gir denir.

Her kim Âl-i Muhammed’i severse, hesap, mizan ve sırattan amanda olur.

Her kim Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse, meleklerle kucaklaşır ve peygamberler onu ziyaret ederler. Allah, azze ve celle’nin katındaki bütün hacetlerini Allah yerine getirir.

Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse, ben onun cennetine kefilim. Bunu üç kez buyurdu.”[10]

 

 

 

 

“İnsanlar Kâbede ve Safâda tavaf ederken

 

Senin kabrin etrafında tavaf eder dönerim.

 

İnsanlar ibadetlerini zahire ederlerken

 

Senin sevgin en iyi zahire ve ameldir…”

 

                                                           İbni Ebil Hadid.



[1] (Büyük Ehl-i beyt şairi Fuzuli, Hadikatu’s Süeda (Saadete ermişlerin bahçesi), Huzur yayınları, Sadeleştiren: M. Faruk Gürtunca, s. 5, Önsözden.)
[2] ( Emali, s.86. Müsterşed, s.633. Keşfu'l Ğumme, c.1, s.298. İrşadu'l Kulub, s.145. Keşfu'l Yakin, s.107. İlamu'l Vera, s.188 (az bir farkla).)
[3](İhkaku'l Hak,   c.6, s.461)
[4](Yenabiu’l Mevedde, s.69.)
[5]Hadikatu’s Süeda (Saadete ermişlerin (Kerbela şehitlerinin) bahçesi), Fuzuli, Huzur yayınları s. 30.
[6](Keşf’ul Ğumme, c.1,    s.153.    Emali,   Şeyh Saduk,   s.284. Naklen: 1001 Hadis ışığında İmam Ali, Ali Rıza Sabiri, Kevser,   s.145,   hadis: 400)
[7] (Emali,   Şeyh Tusi,   c.1,   s.203. Naklen: 1001 Hadis Işığında İmam Ali,   Ali Rıza Sabiri, Kevser,   s.145, Hadis: 401.)
 
[8] (Meani’l Ahbar,   s.195. Naklen: 1001 Hadis Işığında İmam Ali,   Ali Rıza Sabiri, Kevser,   s.146, hadis:403.)
 
[9] (Emali, Şeyh Saduk,   s.272. Naklen: 1001 Hadis Işığında İmam Ali, Ali Rıza Sabiri, Kevser,   s.147,   hadis:404.)
 
[10](Beşaretul Mustafa (saa) li şietil Murtaza (as); S. 37-38)
 
 
  27.12.2009 212454 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol