New York’da Beş Minare filmi hakkında film eleştirmenlerinin yazılarını okumuştum teknik açıdan beğenilen film senaryo yetersizliğinden dolayı eleştiriliyordu. Filmi izledikten sonra ise kafamda şöyle bir şey belirdi bu filmle anlatılmak istenen İslamafobiyle savaş görüntüsü altında Fethullah Gülen’i masumlaştırma ve düşüncelerini bir zemine oturtarak doğru gibi gösterme çabasıydı. Yönetmenin inkar edebileceği bir gerçek vardır ki filmdeki Hacı Gümüş karakteri ister istemez Fethullah Gülen’i çağrıştırmasıydı. Açıkça söylemek gerekirse Mahsun Kırmızıgül filmi yoluyla hissettirmeden kendi inancının-mezhebinin bir propagandasını yapmak istemiş. Bunu da başarılı bir şekilde ortaya koyduğu filmin izleyici sayısından anlaşılmakta. Senaryo yetersizliği konusunda ise söylenecek çok şey var. Filmde birçok olay birbirinden kopuk bir şekilde ele alınmış. Asıl kötü olarak ele alınan şahsın (ki aslında filmde birden çok kötü olduğu dikkat edilirse anlaşılır) nasıl yakalandığı ve suçlu olduğunun nasıl anlaşıldığı filmde olmayan konular. Aslında bu konular açılsa film daha güzel olabilirdi. Filmin sonunda olayların hemen hepsinin (Hacı Gümüş’ü kötü gösterenin dolayısıyla filmi asıl ortaya koyan konunun) nedeni olan şahsın suçunun cezasını çekmeden filmin bitmesi yoksa yönetmen ikinci bir film mi düşünüyor fakat böyle bir şey söz konusu olamaz ki çünkü filmi devam ettirecek konu kalmadı filmin sonunda. Polislerin ise amirlerini dinlemeden rahatça istedikleri yere gitmeleri zaten ayrı bir tezat olsa da her şeye rağmen Mahsun Kırmızıgül hedefine ulaşmış ve yapmak istediğini başarıyla gerçekleştirmiş. Hıristiyan düşünceleriyle (Bunun içinde Teslis; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh gibi Üç Tanrı inancı gibi İslam’ın özüne tamamen ters düşünceler de mevcuttur) sorun olmadan yaşanabileceği gibi düşünceler ve temel insanî değerler gibi insanların hata yapabilecekleri bu hatanın ise insanların hayatını derinden etkileyebileceği gibi görüşler, insanlara duygusal konular eşliğinde başarıyla aksettirilmiş bu yönden yönetmen çok başarılı çünkü filmden çıkarken izleyenlerin çoğu gözyaşları içinde ağlamaklıydı. Yani kısaca yönetmen yıllardır tasarladığı düşüncelerini bir filmle insanlara sunmuş ve çoğu insanın (az sayıda bilinçli insan dışında) düşünce dünyalarına kendi düşünceleriyle katkıda bulunmuştur.
Yazan: Muharrem Uçan [Ali Ekber]
|