LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Seyyid Muhammed Razi
 

Seyyid Razi (H.K. 359-406)

İslam dünyasının büyük bilginlerinden biri olan Ebu'l-Hasan Muhammed b. Hüseyin Seyyid Razi (r.a) H. K. 359 yılında Bağdat'ta dünyaya geldi. Seyyid Razi sahip olduğu izzet-i nefis, yüce nitelikler ve Nebevi, Alevi, Fatımi soyu itibariyle büyük bir ün saldı.

Soy ve Nesebi

Seyyid Razi baba tarafından oldukça yüce bir soya sa­hipti. Seçkin, faziletli, güzel anlayışlı, kabiliyetli, ilim ve marifet ehli bir ailede gözlerini açtı ve terbiye gördü. Seyyid Razi temiz nebevi soyundandır ve beş göbekten Ehl-i Beyt imamı Musa Kazım'a (a.s) ulaşmaktadır.([2])

 Seyyid Razi anne tarafından da Hüseyni ve Alevidir. Annesi üç göbekten imam Zeyn'ül Abidin Ali b. Hüseyin (a.s)'a ulaşan "Nasır Kebir'in([3]) torunlarındandır. Bu aileden birçok ilmi şahsiyetler dünyaya gelmiştir. Örneğin Seyyid Razi'nin büyük kardeşi Seyyid Murtaza Alem'ul Hûda, akli ve nakli bütün İslami ilimlerde yüce mertebelere ulaşmış ve Üstadı Şeyh Mutki'den sonra Şii dünyasının ilmi ve dini önderliği makamına geçmiştir. Seyyid Razi'nin H. 5. asrın ilk yarısında İslam dünyasının büyük ilmi şahsiyetlerinden biri olduğu söylenebilir.

 

 

Anne ve Babası

Seyyid Murtaza ve Seyyid Razi'nin babası olan ve Tahir-i Evhet lakabıyla bilinen Ebu Ahmet Hüseyin b. Musa, Peygamber soyunun kıvanç kaynaklarından biri olup yüce bir şahsiyete sahipti. Soylu, tedbirli, layık; Sünni ve Şii herkesin saygı duyduğu bir kişilikti. Uzun bir süre nekahet([4]) makamında (seyyidlerin işleri ile ilgilenme ma­kamında) bulunmuş, mazlumların hakkını alma divanına başkanlık etmiş ve Allah'ın evini hac edenlere nezarette bulunmuştur. Hepsi de çok önemli olan bu makamlarda görevini yerine getirmiş, İslam ve Müslümanlara büyük hizmetlerde bulunmuştur. Tam beş defa nekahet makamı­na oturmuş, bu makamdayken de 97 yaşında dünyadan göçmüştür. Tarihçiler bu büyük şahsiyetin H, 304 yılında doğduğunu ve H. 25 Camedilula 400 tarihinde de vefat et­tiğini yazmışlardır.([5])

İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-n Nehc'ül-Belağa eserinin önsö­zünde, s.31'de şöyle yazmaktadır: "Al-i Buye halifeleri, Suriye Hanedanı emirleri ve diğerleri arasında arabuluculuk ediyor, ülkeler arası ihtilafları hallediyordu. Teşebbüsleri hep başarılı ve rekabet dönemlerinde hep bereketli olmuştur. Azametli ve yüce tabiatlı bir insandı. En zor işleri bile kolaylıkla hallediyordu. Yüce himmeti ve güzel tedbiri neticesinde işler düzene giriyordu.

Seyyid Razi'nin annesi de Resulullah'ın kızı gibi Fatıma adını taşıyordu. Annesi, Fatıma, Nasır-i Kebir'in torunu, Nasir-i Sağir diye meşhur olan Ebu Muhammed Hüseyin b. Ahmed Alevi'nin kızı olup büyük bir ilim ve fazilete sahipti.

Zamanındaki Şiilerin önderi olan Şeyh Mufid'in Ahkam'un-Nisa kitabından da anlaşıldığı üzere kendisi bu kitabı Seyyid Razi'nin annesi için kaleme almıştır.([6])

Tarihte de yazıldığı üzere Şeyh Mufid bir gece rüyasında İslam Peygamberi'nin kızı Hz. Fatıma'nın, oğulları Hasan ve Hüseyin'in ellerinden tutup Kerh'teki Berasa camiine getirdiğini gördü. Hz. Fatıma ona selam verdikten sonra şöyle dedi: "Ey Şeyh, bu iki oğluma dini hükümleri (fıkhı) öğret."

Şeyh Mufid şaşkınlık içinde uyandı ve her zamanki gibi ders verdiği yer olan Kerh mahallindeki Berasa camiine gitti. O gün öğleden önce Nasır'ın kızı Fatıma'nın (Seyyid Razi'nin annesinin) birkaç kadınla birlikte iki oğlu Seyyid Ali Murtaza ve Seyyid Muhammed Razi'nin elinden tutup camiye girdiğini gördü. Seyyid Razi'nın annesi Şeyh Mufid'e selam verip ona şöyle dedi: "Ey şeyh bu iki oğlu­ma dini hükümleri öğretesin diye sana getirdim."

Şeyh Müfid bu olay karsısında gözyaşlarını tutamadı ve ona gördüğü rüyayı anlattı.([7]) Şeyh Mufid böylece büyük bir ihlâs ve sefa içinde bu iki çocuğun eğitim ve terbiyesini üstlendi; ilmi ve ameli makamlara ulaşması ve evrensel ün kazanması için büyük çaba sarf etti.

Eğitim ve Zekâsı

Önceden de söylediğimiz gibi Seyyid Razi’nin ailesi tabiatıyla ilim,   anlayış ve kabiliyet dolu kimselerden ibaretti. Seyyid Razi ailesinde çok seçkin bir yere sahipti. Üstadının huzuruna vardığında on yaşından küçüktü. Buna rağmen herkesi şaşırtmış ve büyük bir övgü kazanmıştı. Seyyid Razi ilim öğrenmede oldukça ciddi ve hırslı biriydi. Mümkün olan herkesten istifade etmiştir. Genç yaşlarda abisi Seyyid Murtaza ile birlikte ilim öğrenmeye koyulmuş ve daha buluğ çağına ermeden o günün yaygın ilimlerini büyük üstatlardan öğrenmiştir."([8])

On yaşında şiir yazmaya başlamıştır. O yaşta söylediği şiirler bu gün şiir divanında mevcuttur. 17 yaşında ders vermeye ve kitap yazmaya başladı. 20 yaşında ise zama­nındaki bütün ilimleri bitirmiş oldu.

Lakap ve Makamları

21 yaşında iken H. 380 yılında nekabet makamı, hacıla­rın başkanlığı ve mazlumların hakkını alma divanına neza­ret görevleri kendisine verildi. H. 388 yılında 29 yaşında iken Şerifi Eceli ve H. 396 yılında 31 yasında iken de Şerif Razi diye meşhur oldu. H. 403 yılında nekabet, Kâbe iş­lerini idare etme, hacılara başkanlık ve büyük soylu ve iffetli bir fakihe yaraşan mazlumların hakkını alma divanına nezaret görevinin yanı sıra Nekib'ul Nukeba([9]) makamına da erişti. Böylece bütün İslam ülkelerindeki seyyidlerin, nakiblerin ve talihlerin başkanlığını üstlenmiş oldu.

Seyyid Razi'nin Üstün Yetileri, İlmi Makamları ve Başkalarının Bu Konudaki Görüşleri

Seyyid Razı izzet-i nefis, vefakârlık, cömertlik ve diğer üstün kabiliyetler hususunda asrının eşsiz bir insanıydı. Dini işlere ve şer'i yönlere çok sıla bağlı birisiydi. Her tür­lü yalakacılıktan şiddetle sakınırdı. Seyyid Razi insanlara, özellikle de ilim ehline büyük bir saygı gösteriyordu. Hatta Müslüman olmayan ilim ehline dahi saygıda kusur etmez­di. Örneğin Sabii dinine mensup olan Ebu İshak Sabi'ye, ölünce söylemiş olduğu ağıt bu konuyu açıkça göstermek­tedir.([10])

Seyyid Razi fakihlik, Kur'an tefsirinde derinlik ve diğer dini ilimlerdeki uzmanlığının yanı sıra daha yirmi yaşına girmeden zamanındaki edebiyat dünyasının büyük bir üs­tadı haline geldi. Şiir ve düzyazıda eşsiz bir makama ulaştı. Sealibi (Yetimed'ud-Dehr adlı kitabında) ve çağdaşlarından olan Hatib-i Bağdadi, Seyyid Razi'yi Ebu Talib oğullarının en büyük şairi olarak kabul etmişlerdir. Oysa Ebu Talib Oğulları arasında çok ünlü ve usta edebiyatçılar vardı. Da­ha 23 yaşında iken çok güzel kelimeler ve yüce anlamlar kullanarak yazdığı bir kasidesini üstadı İbn-i Cinniyy-i Nahvi, edebi bir kitap yazarak şerh etmiştir. Oysa üstadın öğrencisine böyle bir şey yaptığı çok az görülmüştür. Bu dini şahsiyetin yüceliğinin göstergelerinden biri de bilenle­rin kendisini överek bir dahi olduğunu itiraf etmiş olmala­rıdır. Allame Emini el-Gadir c. 4 s. 182'den sonra Seyyid Razi hakkında söz eden 45'den fazla kitabın adını zikret­miştir."([11])

Sealebi Yetimet'ud-Dehr adlı kitabında Seyyid Razi'yi çeşidi kelimelerle övmüştür. Örneğin şöyle demiştir: "'Seyyid Razi Seyyidlerin en soylusu, zamanındaki insanların en kabiliyetlisi, Ebu Talib oğulları, hatta Kureyş edebiyatçıların başıydı. Bu konuda yazdığı tartışmasız yazıları ela bunun en açık delilidir."

İbn-i Cevzi el-Muntazam adlı kitabında ve ibn-i Ebil-Hadid de şerhinin önsözünde şöyle yazmaktadır: "Seyyid Razi Bağdat'taki Seyyidlerin başkanıydı. Oldukça büyük bir fakihti. 30 yaşından sonra çok kısa bir zamanda Kur'an-ı ezberledi. İzzet-i nefse sahip olup "faraiz" ilminde derin bilgiler sahibiydi.([12])

Rufai Sihah'ul-Ahbar adlı kitabında onun İzzet-i Nefis, takva ve adalet ehli bir insan olduğunu kaydetmiştir.

Baherziyy ise Demiyyet'ul-Kasr adlı kitabında diğerleri gibi onu övmüş ve "Seyyid Razi seyyidilerin önderleri arasında yüce ve özgün bir makama sahipti." demiştir.([13])

Üstadları

Merhum Allame. Emini tarihi kaynaklara dayanarak farklı ilimlerde 14 üstadının adını zikretmiştir. Bu cümleden:

1- H. 368 yılında vefat eden Seyrafi. Seyyid Razi 13 yaşındayken ondan ders almıştır.

2-  H. 384 yılında ölen Ebu Abdullah el-Merzbani.

3-   H. 392 yılında ölen ibn-i Cinniyy el-Musuli, Merhum Razi el-Mecazat'un-Nebeviyye adlı kitabında kendisinden birçok bilgiler aktarmıştır.

4-  H. 395 yılında ölen ve ibn-i Nebate diye meşhur olan Ebu Yahya Abdurrahim.

5-  Ebu İshak Taberi... Seyyid Razi gençlik yıllarında bu Maliki fakihinden dersler almıştır.

6-  H. 413 yılında ölen Ebu Abdullah İbn-i Muallim Muhammed bin Nu'man Şeyh Müfit.

Seyyid Razi'nin Öğrencileri

Seyyid Razi her birisi kendi alanında birçok hayırlara sebep olan çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Tarihi araştırmalardan da anlaşıldığı üzere Şii ve Sünni birçok ilim ehli Seyyid Razi'den istifade etmiş ve onun mektebinde yetişmişlerdir. Bu cümleden:

1-    H. 460 yılında ölen Şeyh'ut-Taife Ebu Cafer Tusi,

2- H. 486 yılında ölen Ebu Meali İbn-i Kuddame

3- Ebu Zeyd Seyyid Abdullah Cürcani

4- Ebu Bekir Nişaburi Huzai

5- Seyyid Ebu Hasan bin Bendar

Seyyid Razi'nin Vefatı

Daha önceden de söylediğimiz gibi H. 359 yılında doğmuş ve H. 6 Muharrem 406 yılında 47 yaşında iken Bağdat'ta vefat etmiştir.([14]) Mübarek bedeni Bağdat Kerh mahallesindeki evine defnedilmiştir. Birçok tarihçilerin de yazdığı üzere daha sonra naaşı Kerbela'ya nakledilmiş ve değerli babası ile kardeşi Seyyid Murteza'nın yanına defnedilmiştir.

Seyyid Razi vefat edince abisi Seyyid Murteza büyük bir hüzün ve kedere büründü. Kardeşinin cenazesini görmeye dayanamadı. Bu yüzden Kazimeyn'deki imam Musa Kazım'ın kabrini ziyarete gitti ve kardeşinin cenaze merasimine katılmadı.

Seyyid Razi de kendisinden önceki ataları gibi kendisinden geriye birçok değerli eserler ve asla unutulmayacak bir isim bırakmıştır.

Seyyid Razi'nin Eserleri

Seyyid Razi'nin eserlerini yazılı ve yazılı olmayan diye ikiye ayırmak mümkündür. Yazılı olmayan eselerinden biri de birçok ilim ve bilgi ehlini yetiştiren Dar'ul-İlim Medresesini tesis etmek olmuştur. Bu okulun bütün giderlerini Seyyid Razi bizzat karşılıyordu. Bu okulda İslam camiasına Şeyh Tusi gibi çok büyük âlimlerin yetişmesine sebep olmuştur. Vefatından 150 yıl sonra da âlimlerin birçoğu Şii ilmi havzalarında onun ilkeleri esasınca yüksek tahsil yapıyorlardı.([15])

Bu yazılı olmayan eserlerin yanı sıra Seyyid Razi İslam dünyasına ve ilim camiasına birçok değerli ilmi eserler bırakmıştır.

Seyyid Razi'nin Yazılı Eserleri

Merhum Seyyid Razi 47 yıllık kısa ama bereketli öm­ründe birçok yazılı eser kaleme almıştır. Bu eserler onun ilmi merkezlerde ün kazanmasına ve ilmi çalışmalarının evrenselleşmesine neden olmuştur.

Allame Emini el-Gadir adlı kitabında([16]) edebi, tarihi, rivai ve Kur'ani tam 19 ilmi eserinin adını zikretmiştir. Bu cümleden:

1-    Hesais'ul Eimme

2- Mecazat'ul Asar'in-Nebeviyye

3- Hakaık'ut-Te'vil fi Müteşabıh'it-Tenzil

4- Mean'il-Kur'an

5-    Resail

6- Şiir Divanı

7- Nehc'ül-Belağa.

 

Nehc'ül-Belağa

Nehc'ül-Belağa İbn-i Ebi'l-Hadid'in tabiriyle yaratıcının kelamının altında, beşer kelamının üstünde bir kitaptır.

 

Seyyid Razi Hz. Ali'nin sözlerinden derlediği bu hadis, itikat, ilim, ahlak, toplum ve edebiyat kitabını üç bölüme ayırmıştır.

Birinci Bölümü, Hutbeler: Bu bölümde genel hutbelerin yanı sıra özel toplantılarda, savaşlarda ve olaylarda beyan edilen hutbeyi andıran konuşmalar da yer almıştır. Bu bölümde toplam 241 hutbe mevcuttur.

İkinci Bölümü, Mektuplar: Bu bölümde ise farklı şehirlerdeki valilerine ve düşmanlarına yazdığı mektupların yanı sıra bazı sözleşmeleri ve dostlarına vasiyetleri de yer almıştır. Bu bölümde 79 mektup mevcuttur.

Üçüncü Bölümü, Hikmetli Sözler ve Öğütler: Bu bölümde ise 480 kısa söz yer almıştır. Bu kısa sözlerden bazısı Hz. Ali'ye sorulan sorulara cevap olarak ifade edilmiştir.

Seyyid Razi'nin Nehc'ül-Belağa'da Hz. Ali'nin sözle­rinden derledikleri cümleler sözlerinin sadece bir bölümü­dür. Seyyid Razi büyük bir edebiyatçı olduğu için tarihi ve diğer boyutlarından daha çok bu sözlerin fesahat ve belagatine dikkat etmiştir. Bu yüzden bazen bir hutbe veya mektubun tümünü nakletmemiş, sadece diğer bölümlerin­den üstün olan cümleleri nakletmekle yetinmiştir. Bu se­beple bazen bir hutbenin sadece iki satır olduğunu gör­mekteyiz. Bir hutbenin iki satırdan fazla olduğu ise herke­sin malumudur. Seyyid Razi bazen de, "Hz. Ali uzun bir hutbe irat etmiştir. Bu hutbenin bir bölümü şöyledir." demektedir. Bu konu Nehc'ül-Belağa'nın önsözünden ve "min hutbetin lehu" (Hz. Ali'nin hutbesinden bir bölüm) tabirinden de anlaşılmaktadır.([17])

Bütün bunların yanı sıra Hz. Ali'nin sözlerinin derlen­diği Nehc'ül-Belağa'dan çok daha kapsamlı kitaplar mev­cuttur. Bu cümleden merhum Meclisi'nin Bihar'ul-Envar kitabını, Nehc'üs-Saadet ve Merhum Amedi'nin (Diyarbakırlı büyük alim Kadı Nasuhuddin Ebu'l-Feth Abdulvahid bin Muhammed Temimi'nin) Gurer'ul-Hikem ve Durer'ul-Kelim adlı kitabını zikretmek de mümkündür.

Nitekim sa­dece Gurer'ul-Hikem kitabı Hz. Ali'den 11 binden fazla ha­dis nakletmiştir.

 



[1]- Belagatın açık yolu.

 

[2]- Seyyid Razi (r.a.), Hüseyin b. Musa b. Muhammed b. Musa b. İbrahim b. İmam Kazım Musa b. Cafer'in oğludur. İmam Kazım (a.s) ise h. 183 yılında şehit edilmiştir.

[3]- Nasır Kebir diye meşhur olan Hasan b. Ali b. Hüseyin b. Eş­ref Alevi, Peygamber (s.a.v) hanedanının övünç kaynaklarından bi­ri olup büyük ilim ve cihad ve fedakârlık ehli biridir ve İslam ve Müslümanlara birçok hizmetlerde bulunmuştur. Nasır Kebir, H. 250 yılında Mazenderan'ı feth eden, o topraklarda Aleviler boyu hükümetini kuran ve Dai-i Kebir diye meşhur olan kuzeni Muhammed b. Zeyd Alevi'nin komutanlarından biriydi.

 

[4]- Nekabet seyyidlerin ve Ebu Talib oğullarının işleri ile ilgile­nen bir kurumdu. Bu kurumun başında ilim ve fazilet açısından herkesten üstün olan bici bulunuyordu. Bu kurum H. 10 yılından sonraya kadar da devam etmiştir. H. 450 yılında ölen Merhum Maverdi Ahkam’us-Sultaniyye adlı kitabında bu kurum hakkında yeterli bilgiler vermiştir. el-Gadir, c.4, s.205'de bu kitaptan ilgili konuda bir takım bilgiler nakledilmiştir.

 

[5]-  El-Gadir, c. 4, s. 181, Sihah'ul-Ahbar'dan naklen

[6]-  Müstedrek'ül-Vesail, c.3, s.516

 

[7]-  el-Gadir, c.4, s. 184; ed-Derecat'ur-Rafîa ve Şerh-u İbn-i Ebi'l-Hadid kitaplarından naklen. Mııkaddeme-i Şerh-i Nehc'ül Belağa, İbnEbi'l-Hadid, c.l, s.41

 

[8]-  Fıkıh ve diğer dini ilimleri Şeyh Mufıd'den Şerh-u Usul-i Hamse ve Kitab'ul Umde-i Kadı Abdulcebbar Mu'tezili'den hadis ilmini, Merzbani ve Telakberi'den; Fıkhın bazı bablarını ve Muh-tasar-i Tahavi'yi Harezmi'den; bütün rivayetleri ile kıraat ilmini Ebu Hafs Kenani'den; Muhteser-i Kerhi'yi, Keffani'den, Arapça'yı Rumani ve İbn-i Cinniyy-i Nahvi'den; edebiyat ve belagatin bir bölümünü ise meşhur hatip İbn-i Nebate'den öğrenmiştir.

 

[9]- Nekabet o zamanlar Seyyidlerin ve Ebu Talib oğullarının iş­lerine bakan bir kurumun adıydı. Bu kurum özel ve genel diye iki bölüme ayrılıyordu. Kurumun başında olan kişiye "nakib'un nukeba" deniliyordu. Bu şahıs en âlim, en soylu ve en layık seyyidler arasından seçiliyordu. İslam ülkelerinin tüm bölgelerin­deki nakibler (başkanlar) kendisinin gözetiminde çalışıyordu. Seyyid Razi 43 yaşında bu makama erişmişti. Nekabet kurumuyla ilgili daha fazla bilgi için Maverdi'nin Ahkam'us Sultaniyye, s.94'e müracaat ediniz

[10]-  Ebu İshak Sabi H. 380 yılından önce ölmüştür. Bu zamanda Seyyid Razi henüz 21 yaşında idi. Seyyid Razi'nin onunla ilgili beyitlerinden birisi şöyleydi:

"Bu tahtalar üzerinde kimi yüklendiklerini biliyor musun?

Meclis kandilinin nasıl söndüğünü biliyor musun? "

 

[11]-  El-Gadir c.4, s. 182; Fihrist-i Necasi, s.283; Yetimet'ud-Dehr, Sealebi, c.3, s. 116: Tarih-i Bağdadi, c.3, s.246; Kamil-i İbn-i Esir, c.9, s.89; Mealim'ul-Ulema, s. 138;  Tarih-i İbn-i Hallakan, c.2. s.106; el-Muntazam-i Ibn-i Cevzi, c.7, s.279; Sihah'ıd-Ahbar, s.61; el-Ensab, İbn-i Nasr Buharı; Umdet'ut-Talib. s.182; Tarih-i İbn-i Kesir, c.2, s.3; Mir'at'ıd-Cinan, c.3, s. 18; Şerh-u İbn-i Ebi'l-Hadid. c.1, s.10; Lisan'ul-Mizan, c.4, s.223; Tesis'uş-Şia, s.107; Tenkih'ul-Mekat, s. 107; A'lam'uz-Zerkli, c.3, s.889; Dairet'ul Mearif-i Bustani ve Ferid Vecdi...

 

[12]-  El-Gadir, c.4,s.202

 

[13]-  El-Gadir, c.4,s.202

[14]-  El-Gadir, c.4, s.210; Rical-i Neccaşi’den naklen; Tarih-i Ha­tip Bağdadi, Umdet'ut-Talib...

 

[15]-  Şeyh'ut-Taife, Ebu Cafer Tusi, Şianın dört önemli kitabın­dan olan Tehzip ve İstibsar adlı iki kitabın yazarı olup, fıkıh, tefsir ve benzeri ilim dallarında büyük âlimlerden biridir. H. 385 yılında Tus şehrinde doğmuş ve H. 460 yılında vefat etmiştir. İlmi azameti sebebiyle Merhum İbn-i İdris'in zamanına kadar (H. 543-598) dini ilimleri tahsilde onun ortaya koyduğu ilkeler takip edilmiştir.

[16]-  El-Gadir, c.4,s.198

 

[17]-  Hakeza min kelamin..., min vesiyyetihi..., min kitabin lehu..., gibi tabirlerden de bu gerçek anlaşılmaktadır.

 

 
  27.12.2009 212676 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol