LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Haris oğlu Malik Eşter Nahai
 



Mâlik b. Hâris'il Eşter'in Nahaî

Mâlik b. Hâris'il Eşter'in Nahaî, asahâb-ı kirâmdan ve eşyâ-ı Murtazaviyye'dendir. Şecâati, fasâheti, tabiât-i şâirânesi olan ve Emir'ül-Mü'minin'e (a.s), şiddetle ve ihlâsla bağlı bulunan Mâlik, Osman'ın aleyhine kıyâm edenlerdendir. Medine'ye gelirken Rebeze'den bir kadının, yolda, Ey Allah kulları, bu Rasûlullah'ın (s.a.a), sahâbisi Ebû-Zerr'dir, Rabbine ulaştı; bana yardım edin, dâvetime icâbette bulunun dediğini duyup yanındakilerle Ebuzerr'in cenazesini gasl, teçhiz ve tekfin etmiştir, Ebuzerr (r.a) vefât ederken zevcesine, Rasûlullah bana haber verdi, ben gurbette öleceğim, fakat ümmetinden sâlih kişiler beni gasledecekler, namazımı kılacaklar, defnedecekler; ben vefât edince yola çık, otur; mutlaka gelecekler var, onlara haber ver buyurmuştu. Mâlik, Ebuzerr'in namazını kıldırmış, sonra da Allah'ım, bu, Rasûlullah'ın sahâbîsi Ebûzerr'dir, sana kulluk edenlerden bir kulundur; senin yolunda müşriklerle savaşmıştır; dinini tebdil ve tağyîr etmemiştir, ancak yapılmaması gereken, yapılması hoş olmayan şeyleri görmüş, diliyle, gönlüyle karşı durmuş, bu yüzden cefâlara uğramış, sürülmüş, horlanmıştır; yapayalnız, garip olarak vefât etmiştir; Allah'ım ona bunları revâ görenlerden, Rasûlü'nün hareminden onu sürenlerden sen öcünü al demiş, herkes bu duâya âmin-hân olmuştu. Hazreti Emir (a.s) onu Mısır'a vâli tayin buyurmuşlardı. Giderlerken Muâviye, Osman'ın kâlesi Nâfi'i göndermiş. Nâfi, Eşter'le dost olmuş, emniyetini kazanmış, Süveyş yakınlarında Kulzüm denen yerde ona zehirli balla karışık süt içirerek şehâdetine sebep olmuştu. Şehâdet haberi Muâviye'ye ulaşınca, "Allah'ın orduları var, bal da onlardan" diye sevinmiş, mescide gidip minbere çıkarak Ali'nin iki kolu vardı; sağ kolunu Sıffin'de kestim, o, Ammâr'dı; şimdi de sol kolu olan Eşter'i kestim diye övünmüştü. Hazreti Emir, Mâlik'in şehâdetini duyunca pek müteessir olmuşlar, ben Rasûlullah'a  ne menzilede, ne mertebede idiysem Mâlik de bana o menziledeydi, o mertebedeydi buyurmuşlardı. Şehâdetleri hicretin otuz sekizinci yılındadır (Tenkıyh, 2, s.48-49; Sefinet-ül-Bihâr, c.1, s.684-688).

 

 
 
  27.12.2009 217633 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol