LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Hz Fatıma (sa)'ın Öğrencileri
 

Hz. Fatıma’nın (O’na selam olsun) Öğrencileri

 

Alevi toplumu yüz yıllardır Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali sevgisiyle ayakta kalmayı başarmış ve Ehli Beyt İmamlarına olan bağlılıkları sayesinde bütün zorluk, baskı ve zorba insanlar tarafından katledilme olaylarına sabretmişlerdir. Bu gün hiç kimse Alevi toplumunun yüz yıllardır çektiği sıkıntıları ve maruz kaldıkları katliamları inkâr etmemektedir. Alevi toplumunun bugün hala ibadetlerinin içeriğinin sadece “Ehli Beyt’in zikri” olması sözümüzü doğrulamaktadır.

 

Yukarıdaki kısacık açıklamadan anlaşıldığına göre Alevi toplumunun en kıymetli hazinesi Allah’a olan inançlarından sonra (iman) Ehli Beyt (Onlara selam olsun)ve Ehli Beyt Sevgisi’dir. Esasen İman ve Ehli Beyt sevgisi birbirinden ayrı şeyler değildir. Ehli Beyt’i sevmeyen kimse –ne kadar inandım dese de- iman etmiş değildir. Tıpkı Hz. Muhammed’in O’na ve soyuna selam olsun şu sözünde olduğu gibi;

 

“Ya Ali seni ancak mümin[1] sever ve sana ancak münafık[2] kin duyar.”[3]

 

İşte Alevi toplumunun yüzyılladır başına gelen zorluk, baskı ve zorba insanlar tarafından katledilme olayları inançlarından kaynaklanmaktadır. Bir atasözünde şöyle geçer;

 

“Meyve veren ağaç taşlanır.”

 

Yine Hz. Ali O’na selam olsun bu konuda şöyle söylemiştir:

 

“Beni seven bir dağ bile olsa musibete uğrar.”[4]

 

Musibet; “afet, bela, sıkıntı” demektir. Alevi toplumunun başına gelen bu olaylar onların Tevhid İnancına[5] sıkı sıkıya bağlı olduklarını gösterir. Biz Alevilerin sıkıntı, baskı ve katliamlar ve hatta engellemeler yüzünden bazı konuları tam olarak ifade edememiş olmamız bunun doğru olmadığını göstermez. Yani bazı kimselerin biz Alevileri kafir, fasık ve buna benzer tabirlerle itham etmeleri ya onların düşmanlıklarından ya da cehaletlerinden ileri gelmektedir.

 

Alevi toplumunun hazinesi olan Ehli Beyt’in tabirimiz doğru ise gözbebeği Hz. Fatıma’dır O’na selam olsun. O öyle bir kimsedir ki; Bütün peygamberlerin en üstünü ve sonuncusu olan Hz. Muhammed’in kızı (s.a.a.), bütün peygamberlerin ilminin varisi ve vasilerin efendisi olan Hz. Ali’nin (a.s.) eşi, Cennet gençlerinin efendileri ve Allah’ın hüccetleri (kanıt) olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in (a.s.) anneleri, Hz. Hüseyin’in soyundan olan dokuz tane tertemiz, masum ve insanlara doğru yolu gösteren İmamlar’ın(a.s.) anneleri,  alemdeki kadınların Efendisi, isimleri Fatıma,Betül, Hisan, Hurre, Seyyide, Ezra, Zehra, Hevra, Mübareke, Tahire, Zekiyye, Raziyye, Merziyye, Muhaddese, Meryem-i Kübra, ve Siidikat’ül-Kübra olan, gökte kendisine Nuriye, semaviye ve haniye denilen[6] kimsedir.

 

Hz. Fatıma’yı (s.a.) tanıyabilmek ve anlatabilmek gerçekten büyük ve zor bir iştir. O'nu, ancak manevi yönü çok yüksek olan kimseler tanıyabilir. Hz. Fatıma (s.a.)’nın ne kadar yüce bir insan olduğunu ve O’nun Yüce Allah’a ne kadar yakın olduğunu anlamak için yanında yetişmiş hizmetinde bulunmuş olan iki yüce hanım ile ilgili birer rivayet yazmak istiyoruz.

 

1-Hz. Fizze Allah O’na rahmet etsin

 

Hz.Fizze, Hz. Fatıma’nın O’na selam olsun kapıcısı ve hizmetçisiydi.”[7]

 

Ebu’l Kasım Kuşeyri kitabında şöyle yazar;

 

“Adamın birinden şöyle dediğini duydum: yolda kafileden geri kaldım ve bir hanıma rastladım. O’na “Kimsin?” diye sordum. O şöyle dedi;

 

“Ve de ki: Selam, onlar sonra bileceklerdir.”[8]

 

O’na selam verdim ve “Burada ne yapıyorsun?” diye sordum. O şöyle dedi:

 

“Allah her kimi hidayet ederse, yoktur onu saptıracak olan.”[9]

 

Ben, insanlardan mısın, cinlerden misin?” diye sordum. O şöyle dedi:

 

“Ey Ademoğulları, ziynetlerinizi alın.”[10]

 

Ben, “Nereden geliyorsun? Diye sordum. O şöyle dedi;

 

“Ve onlara uzak bir yerden sesleneceklerdir.”[11]

 

Ben, “Varmak istediğin yer neresidir?” Diye sordum. O şöyle dedi:

 

“Beytullah’ı Hacc etmek insanlara farzdır.”[12]

 

Ben, “Nekadardır kafileden geri kaldın?” Diye sordum. O şöyle dedi:

 

“Ve andolsun biz yerleri ve gökleri altı günde yarattık.”[13]

 

O’na, “Yemek yer misin?” Diye sordum. O şöyle dedi:

 

“Biz onları yemek yemez bir ceset yaratmadık.”[14]

 

O’na yiyecek verdim ve sonra “Hızlı yürü ama acele etme” dedim. O şöyle dedi:

 

“Allah hiç kimseye gücü yetmeyeceği yükü teklif etmez.”[15]

 

Ben, “Arkama biner misin?” dedim. O şöyle dedi:

 

“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı mutlaka fesada uğrarlardı.”[16]

 

Aşağı inip O’nu bindirdim: O şöyle dedi:

 

“Bunu bizim emrimize veren Allah’ı tenzih ederiz.”[17]

 

Kafileye yetiştiğimizde “Bu kafileden tanıdığın var mı?” dedim. O şöyle dedi:

 

“Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık.”[18] Ve “Ve Muhammed peygamberden başka bir şey değildir.”[19] Ve “Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut.”[20] Ve “Ey Musa! Şüphesiz benim senin Rabb’in.”[21]

 

Bu (ayetlerdeki) isimleri yüksek sesle söyledim ve aninden bana doğru dört gencin geldiğini gördüm. “Bunlar senin neyin oluyorlar?” dedim. O şöyle dedi:

 

“Mal ve oğullar dünya hayatının ziynetleridirler.”[22]

 

O’nun yanına geldiklerinde kadın şöyle dedi:

 

“Babacığım, O’nu ücretle tut, şüphesiz o ücretle tutacağın adamların en hayırlısı ve en emindir.”[23]

 

Onlar bana bir şeyler verdiler. O kadın şöyle dedi:

 

“Allah dilediğine kat kat verir.”[24]

 

Onlarda verdiklerini arttırdılar. Onlardan bu kadının kim olduğunu sordum. Şöyle dediler:

 

“Bu Hz. Zehra’ın O’na selam olsun cariyesi ve annemiz Fizze’dir. Yirmi yıldır Kur’an dışında söz söylememiştir.”[25]

 

Hz. Fatıma’nın (s.a.) yanında O’na hizmetçilik yapan bu kadın “konuştuğu Ku’an’ran başka bir şey olmayan” bir kimse haline gelmiştir. Kur’an ise bilen ve anlayanlar için gerçek ve en güzel sözdür. [26]

 

2- Hz. Ümmü Eymen Allah O’na rahmet etsin

 

Hz. Ümmü Eymen Allah O’na rahmet etsin hakkında ise şöyle rivayet edilmiştir;

 

Ali bin Muammer şöyle diyor: “Hz. Fatıma O’na Selam olsun dünyadan göç ettiğinde, Ümmü Eymen Mekke’ye gitti ve şöyle dedi: Fatıma’dan O’na Selam olsun sonra Medine’ye bakamaz oldum.” Cuhfe (denen yere)’ye yetiştiğinde, aşırı bir susuzluğa duçar oldu, öyle ki öleceğinden korktu.Bu yüzden gözlerini göğe doğru çevirdi ve şöyle arz etti: “Ey Rabbim! Peygamber’inin kızının hizmetçisi olduğum halde beni susuz mu bırakacaksın?”

 

Daha sonra Ali bin Muammer şöyle diyor:

 

“Gökten kendisine bir bakır (kapta) Cennet Suyu indi, ondan içti ve yedi yıl ne açlık hissetti, ne de bir yiyecek yedi.”[27]

 

Bu rivayette dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır:

1-              Hz. Fatıma (s.a.) Allah’ın yanında öyle bir makama sahiptir ki; O’nun (s.a.) hürmetine dua eden kimsenin isteğini Aziz ve Yüce Allah geri çevirmez.

2-              Hz. Fatıma (s.a.) Ümmü Eymen’i öyle yetiştirmiş ve Ümmü Eymen Hz. Fatıma (s.a.)’nın manevi nurlarından öyle etkilenmiştir ki, dua ettiğinde duası geri çevrilmeyen bir kimse haline gelmiştir.

 

 

İşte Alevilerin en kıymetli hazinesi olan Ehli Beyt’in(a.s.) gözbebeği Hz. Fatıma (s.a.) böyle yüce bir insan ve ilahi öğretmendir. Alevilerin sevgilisi Hz. Fatıma (s.a.)’nın faziletlerini tam anlamıyla beyan etmek oldukça zordur. Biz sadece O’nun yetiştirdiği öğrencilerden Hz. Fizze ve Hz. Ümmü Eymen hakkında nakledilen yukarıda ki iki rivayeti sizlere sunarak O’nun (s.a.) yüceliğine, kemaline, nuraniyetine ve sıradan bir insan olmadığına, aksine bütün insanlar için örnek ve özelde kadınlar için övünç kaynağı olduğuna dikkat çekmek istedik. Noksan sıfatlardan Münezzeh olan Allah’a Hamd olsun.

 

Ya Fatıma!

 



[1] Mümin; İnançlı olan kimselere denir. İnançtan kasıt ise ister gerçek (hak) ve ister yalan ve uydurma (batıl) olan inançlar değildir. Sadece gerçek inanç sahipleri mümindir. Gerçek inançtan kasıt ise Yüce Allah’ın Peygamberleri aracılığı ile insanlara iletmiş olduğu inançtır. İşte o inanç Ehli Beyt’in (a.s.) yaşamış oldukları ve bizlere tavsıye etmiş oldukları yoldur.

[2] Münafık: Kalbi ile dili bir olmayan kimsedir. Yani, diliyle başka bir şey söyler ama kalbinde başka bir şey vardır. Daha açık bir deyimle kalbinde Allah’a ve peygamberlerin getirmiş olduğu dine inanmış olmadığı halde diliyle inandım diyerek yalan söyleyen ve sürekli Allah’a yalan isnad eden kimsedir. İşte Ehli Beyt’i (s.a.) sevmeyenlerde bunlardır.

[3] Bu hadis meşhur olduğu ve herkesçe kabul için kaynak vermeye gerek görmedik.

[4] Bu hadiste meşhurdur.

[5] Alevi İnanç Esasları başlıklı yazımızdan isteyen herkes Tevhid İnancı ile ilgili kısaca bilgi alabilirler.

[6] Allame Meclisi, Bihar’ul Envar, c.51, s. 3, 3. Rivayetten alıntıdır. O’nun (s.a.) isim ve künyeleri hakkında oldukça fazla rivayet vardır. Hepsini yazma imkanımız olmadığından bunlarla yetindik.

[7] Allame Meclisi, Bihar’ul Envar, c.43, s.9, 3. Rivayet.

[8] Zuhruf Suresi, 89. Ayeti

[9] Zumer Suresi, 37. Ayeti

[10] Araf Suresi, 31. Ayet

[11] Fussilet Suresi, 44. Ayeti

[12] Al-i İmran Suresi, 97. Ayeti

[13] Kaf Suresi, 38. Ayeti

[14] Enbiya Suresi, 8. Ayeti

[15] Bakara Suresi, 286. Ayeti

[16] Enbiya Suresi 22. Ayeti

[17] Zuhruf Suresi, 13. Ayeti

[18] Sad Suresi,26. Ayeti

[19] Al-i İmran Suresi, 144. Ayeti

[20] Meryem Suresi, 12. Ayeti

[21] Taha Suresi, 11. Ve 12. Ayetleri

[22] Kefh Suresi, 46. Ayeti

[23] Kısas Suresi, 26. Ayeti

[24] Bakara Suresi, 261. Ayeti

[25] Allame Meclisi, Bihar’ul-Envar, c.43, s.86

 

[26] “O kullarım ki sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar, onlar, öyle kişilerdir ki Allah, doğru yola sevk etmiştir onları ve onlardır aklı başında bulunanların ta kendileri.” Zümer Suresi, 18. Ayeti

[27] Allame Meclisi, Bihar’ul-Envar, c.43, s.46, 45. Rivayet.



Araştırma: Kemal Küntaş

 
 
  27.12.2009 216820 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol