Ümmü Vehep
Kerbela kıyamında kadınların konumu ve ifa ettikleri roller, hiç şüphesiz bu hareketin başarıya ulaşmasındaki en önemli faktörlerden birisidir. Kerbela’daki kadınlar en üstün ahlaki, yiğitlik ve sabır örnekleri göstererek İmam Hüseyin’in (a.s) mesajını tüm asırlara ulaşmasının müsebbipleridirler. İşte bu emsalsiz kadınlardan biriside “Ümmü Vehep”tir.
Kendisi Nemr bin Kasit'in kızı ve Abdullah bin Amir'in eşidir. İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela'ya vardığını ve düşman orduları tarafından muhasara edildiğini öğrenir öğrenmez, hemen eşiyle beraber Kerbela'ya geldi.
Aşura günü eşi Abdullah savaş meydanına çıktı, yiğitçe düşmanın karşında durarak kendisini tanıtan recezler okumaya başladı:
“Ey insanlar! Beni tanıyanlar tanır ama tanımayanlar bilsin ki, ben Alim kabilesinden Abdullah bin Amir’im, ben yiğit, savaşçı ve korkusuz birisiyim. Zavallı ve aşağılık insanlar gibi zorluk anında sözümden dönmem.
Ey Ümmü Vehep! Ben senden önce savaşarak kılıcım ve mızrağımla hepsini öldüreceğim.”
Ümmü Vehep bunları duyar duymaz, çadırın direğini alarak kendisini eşine ulaştırdı ve şu sözlerle Abdullah’ı teşvik edip, yüreklendirdi:
—Her şeyim sana feda olsun. Savaş, Peygamberin ailesini korumak uğruna onlarla savaş ve fedakârlığını göster.
Abdullah yanına gelerek onu savaş meydanından çıkarıp, diğer kadınların yanına götürdü. Ümmü Vehep eşinin elbiselerine yapışarak “hayır senle beraber ölmedikçe seni asla bırakmam” dedi.
İmam Hüseyin (a.s),onu çağırarak buyurdu: Allah sizi en güzel şekilde mükâfatlandırsın, kadınların arasına dön, savaşmak kadınların vazifesi değildir.
Bunun üzerine hemen İmamın sözünü dinleyerek, çadırlara doğru yola koyuldu.
Abdullah eşi benzeri görülmemiş bir yiğitlikle savaştı, düşman askerlerinden onlarcasını öldürdü ve sonunda şahadete ulaştı. Ümmü Vehep hayat arkadaşının cansız bedeninin yanına koştu, başını dizlerine koyarak yüzündeki kanları temizledi, son kez gözlerine bakarak “cennet sana kutlu olsun” dedi. Bunu gören Şimr, yanındaki kölesi Rüstem’e hemen Ümmü Vehep’i öldürmesini emretti.
Rüstem'de hiç acımadan, elindeki kılıcı var gücüyle Ümmü Vehep’in başına indirdi, başı tamamen yarılmıştı, kanlar içerisinde eşinin üzerine düşerek oda Hz. Zehra’nın elinden şahadet şerbetini içti.
Daha önce Ümmü Vehep, oğlu Vehep’e şöyle demişti:
—Oğlum! Peygamberin kızının oğluna yardımcı ol, onu asla yalnız bırakma, onun yolunda savaş.
Oğlu Vehep, annesine hemen itaat ederek kılıcını alıp savaş meydanına koştu, zalim Yezit ordusuyla savaştı birçoğunu cehenneme vasıl etti ve sonra annesinin yanına gelerek “annecim! Şimdi benden razı oldun mu?” dedi. Annesi ise:
—Senden ancak İmam Hüseyin (a.s) yolunda, İslam için öldürülüp, kanlar içerisinde kaldığın zaman razı olurum.
Vehep daha yeni evlenmişti, bunları duyan eşi yanına gelerek,“nereye gidiyorsun, senden sonra bana kim bakar, beni kime bırakıyorsun” dedi. Vehep’te “ben seni Allah’a emanet ediyorum” diye cevap verdi. Ümmü Vehep hemen oğluna şöyle dedi:
—Oğlum sakın eşinin sözüne bakma, git savaş, bu gün büyük bir imtihan günüdür, eğer bu gün imam Hüseyin’in (a.s) yolunda savaşarak ölmezsen sana asla sütümü helal etmem.
Vehep yeniden savaş meydanına çıktı, gene uzun süre savaşarak düşmandan çok asker öldürdü, fakat sonunda şehit oldu. Ömer Sa’d başının kesilip annesi Ümmü Vehep’e atılmasını emretti. Askerlerde o mübarek başı kesip annesine attılar.
Ümmü Vehep, genç oğlunun başını aldı, yüzünü temizledi ve öperek kucakladı sonra şöyle dedi:
—Aferin oğlum, şimdi senden razı oldum ve sütümü sana helal ettim.Sen benim yüzümü hz Fatımanın yanında ak ettin Allah’da senin yüzünü aydın kılsın dedi. Sonra oğlunun başını düşmana atarak “biz Allah yolunda verdiklerimizi geri almayız” dedi.
www.ZEHRANET.com