LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMED RESULULLAH ALIYEN VELİYULLAH "Ben Konuşan Kur'an'ım" Hz İmam Ali (as)
  Muhaddis (Mucize)
 




Muhaddis (mucize)

Şeyh Müfid şöyle diyor:

Uncu Cafer’in yanına giderek rüya tabirleriyle ilgili dört adet kitap satın aldım. Dükkândan ayrılmak istediğimde “Otur da bir dostumun başından geçen bir olayı sana anlatayım. Umarım bu olay mektebin yararına olur!” dedi. Sonra da anlatmaya başladı:

Yanımda ilim öğrettiğim bir arkadaşım vardı. Babu’l Basra mahallesinde Ebu Abdullah Muhaddis adlı bir şahıs halka hadis anlatırdı. Ben ve arkadaşım hadis dinlemek için onun yanına giderdik. Ne zaman Ehl-i Beyt’in (as) faziletleri hakkında bir hadis beyan edecek olsa, hakaret edercesine gönderme yapardı. Bir gün Hz Zehra’nın (as) faziletleriyle ilgili bir hadis yazdırdı ve “Bunların bize bir yararı yok; çünkü Ali (as) Müslümanları öldürdü, Hz Zehra’ya (as) karşı da saygısızlık etti!” dedi. Ben de arkadaşıma dönerek “Bundan sonra bu adamdan bir şey öğrenmemiz reva olmaz. Çünkü o dinsiz biri ve sürekli İmam Ali ve Hz Zehra’ya (as) karşı saygısızlık ediyor. Bu, Müslüman bir kimsenin yapacağı bir iş değil!” dedim. Arkadaşım sözlerimi onaylayarak “Bir daha dönmemek üzere başka bir yere gitsek daha iyi olur” dedi.

O gece bir rüya gördüm. Sanki Büyük Mescid’e gidiyordum. Ebu Abdullah da oradaydı. Hz Ali (as) eyersiz bir bineğe binmiş Mescid’e doğru gidiyordu. Kendi kendime “Şimdi kılıcıyla onun boynunu vurur!” diye düşündüm. Ona yaklaştığında sopayla sağ gözüne vurarak “Ey melun! Niçin Hz Fatıma’ya (as) hakaret ediyorsun?” diye bağırdı. Muhaddis, elini gözünün üzerine koyarak “Aman Allah’ım, gözümü kör ettin!” diye feryat etti.

Ertesi gün arkadaşımın yanına koştum. Gördüğüm rüyayı ona da anlatmak istiyordum. Ansızın rengi solmuş bir halde onun da bana doğru geldiğini gördüm. “Biliyor musun ne oldu?” diye sordu. “Hayır” dedim. “Dün gece rüyamda Muhaddis’i gördüm dedi. Sonra da gördüğü rüyayı anlattı. Tıpkı benim gördüğüm rüyanın aynıydı. Ona “Ben de böyle bir rüya gördüm ve bunları anlatmak için sana geliyordum.” Dedim. “Gel de elimize bir Kuran alarak Muhaddis’e gidelim ve huzurunda böyle bir rüya gördüğümüze dair yemin edelim; bu inancından vazgeçmesi için ona nasihatte bulunalım” dedi.

Birlikte Muhaddis’in evine doğru hareket ettik. Oraya vardığımızda kapıyı açan hizmetçi “Şimdi onu göremezsiniz” dedi. Tekrar kapıyı çaldık. Yine aynı cevabı işittik. Hizmetçi daha sonra bize dönerek “Şeyhin, dün geceden beri elini gözünden çektiğini görmedim. Sürekli feryat ediyor; Ali b. Ebu Talib beni kör etti, diyor!” dedi.

Ona “Biz de bu iş için geldik!” dedik.

Bunun üzerine kapıyı açtı; içeri girdik. Feci bir şekilde inliyor ve “Benim Ali ile ne işim olabilir ki; dün gece elindeki sopayla gözümü kör etti!” diye bağırıyordu.

Sonra da bize rüyada gördüklerimizin aynını anlattı. “Bu inancından vazgeç, bir daha da Onun yüce makamına dil uzatma!” dedik. “Allah belanızı versin! Ali diğer gözümü de kör etse, onu Ebu Bekir ve Ömer’in önüne geçirmem!” dedi.

Bu sözler üzerine orayı terk ettik. Üç gün sonra mülakatına gittiğimizde diğer gözünün de kör olduğunu gördük. Buna rağmen yine inancından vazgeçmemişti. Bir hafta sonra gittiğimizde onu toprağa verdiklerini öğrendik. Oğlunun da mürtet (dinden çıkmış) olduğunu ve İmam Ali’ye (as) duyduğu öfkeyle Rum diyarına (Anadolu’ya) göç ettiğini haber aldık.

Medinetu’l Maaciz,  s. 140’dan naklen Gizemli Öyküler, Ayetullah Seyyid AbdülHüseyin Destgayb, s. 86-88. Neva Yayınları, İstanbul.

 
  27.12.2009 212637 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol